ŞEYTAN
ŞEYTAN

Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan ateşin halkından olmaya çağırır.
(Fatır Suresi, 6)

İnsanın En Büyük Düşmanı
Her kim olursanız olun sizin sonsuz bir azap çekmenizi isteyen, bütün varlığını buna adamış son derece tehlikeli bir düşmanınız var. İsmi, Şeytan. Bir başka deyişle, Allah tarafından lanetlenmiş ve O'nun huzurundan kovulmuş olan İblis ve onun takipçileri.
O en büyük düşmanınız. Bir efsane ya da bir masal değil, gerçeğin ta kendisi. İnsanlık tarihinin her aşamasında var oldu. Yaşamış ve ölmüş milyarlarca insanı ateşin içine çekti ve halen çekiyor. Hiçbir zaman ayırım yapmaz. Genç, yaşlı, kadın, erkek, devlet başkanı veya dilenci farketmez. Her insan bu düşmanın hedefidir.
Bu yazıyı okurken de sizi gözlüyor ve planlar yapıyor. Tek arzusu var; kendisiyle beraber olabildiği kadar çok insanı —siz de dahil— cehenneme sürüklemek.
Zafer kazanması için insanların kendisine tapınması veya çok uç sapkınlıklar yapmaları gerekmiyor. İnsanlardan mutlaka Allah'ı inkar etmelerini de istemiyor. Zaten Allah'ı kendisi inkar etmiyor ki, insanlardan özellikle bunu istesin. Onun tek isteği düşmanlarını Allah'ın dininden ve Kuran'dan uzak tutmak, halis olarak Allah'a ibadet etmelerini engellemek, bunun sonucunda sonsuz azap çekmelerini sağlamak. Hatta kimi zaman dindarlık maskesi altında, Allah'ın adını kullanarak insanları gerçek dinden uzaklaştırıp, saptırıyor. Bu da insanları kendisiyle beraber cehennem çukurunun içine çekmek için yeterli. Hangi vesileyle olursa olsun, onu takip edenlerin sonu hiç değişmiyor:

Ona yazılmıştır: "Kim onu veli edinirse, şüphesiz o (şeytan) onu şaşırtıp-saptırır ve onu çılgın ateşin azabına yöneltir." (Hac Suresi, 4)

SEYTAN KIMLERDEN KACAR?

Şeytan, kovulduktan sonra insanları azdırmak için Allahu Tealâ’dan mühlet istemiş ve kendisine kıyamete kadar mühlet verilmiştir. Bundan sonra bütün gücünü, insanları doğru yoldan saptırmaya harcamıştır ve kıyamete dek bunun için çalışacaktır.

İblis, peygamberleri, evliyayı, alimleri görmüş, Allah’a yakınlıklarına, ibadetlerine şahit olmuştur. Bunun yanında nice azgınları görmüş, onlarla müştereken Allah’a isyan etmiştir. Şeytan çok bilgili ve tecrübelidir. Hepimizin ilim ve tecrübesini toplasak, onunki kadar olmayabilir.

Hz. Muaz b. Cebel r.a. şöyle rivayet ediyor: “Bir gün Rasul-i Kibriya s.a.v. ile beraberdik. Kapı vuruldu ve bir ses geldi:

- Girmem için izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, gelenin İblis olduğunu söyledi ve içeri girmesine izin verdi.

Huzura giren İblis, Allahu Tealâ’nın emriyle geldiğini, asla yalan söylemeyeceğini, eğer yalan söyleyecek olursa Allah’ın şiddetli azabına uğrayacağını; bu yüzden ayet-i celileleri şahit göstererek konuşacağını bildirdi. Bunun üzerine Peygamber s.a.v. Efendimiz ona bazı sorular sordu.

En sevmediği kişiler sorulduğunda, İblis, başta Hz. Peygamber s.a.v., sonra dört mübarek halife, sonra da Sahabe-i Güzin’i söyledi.

Sonra Rasulullah s.a.v. Efendimiz, İblis’e şu suali sordu:

- Bizlerden sonra kimleri sevmez ve kimlere buğz edersin?

- Müttaki bir gence, ki varlığını Allah yoluna vermiştir.

- Müttaki gençten sonra kimi sevmezsin?

- Şüpheli işlerden sakınan sabırlı alimi sevmem.

- Sonra?

- İslâm’a göre temizliğe dikkat edeni sevmem.

- Sonra?

- Sabırlı olan fakiri sevmem. İhtiyacını hiç kimseye anlatmaz, halinden şikayet etmez.

- Bu fakirin sabırlı olduğunu nasıl anlarsın?

- Ya Muhammed! İhtiyacını kendi gibi birisine açmaz. Onun sabrını, halinden şikayet etmeyişinden anlarım.

- Sonra kimi sevmezsin?

- Şükreden zengini.

- O zenginin şükrettiğin nasıl anlarsın?

- O kimse, helal yoldan elde edip yerine harcıyorsa, bilirim ki o şükreden zengindir.

- Kimleri azdırır, kimleri azdıramazsın?

- Allah’ın halis kullarını azdıramam.

- Onların halis kul olduğunu nasıl anlarsın?

- Bilmez misin ya Muhammed; bir kimse ki parasını, pulunu sever, o Allah için ihlâsa sahip değildir. Bir kimse ki parasını, pulunu sevmez; övülmekten hoşlanmaz, bilirim ki o ihlâs sahibidir. Onu hemen bırakır ve kaçarım.

Bir kul, malı, rütbeyi, övünmeyi sevdiği, kalbi de dünya arzularına bağlı kaldığı müddetçe, bana en çok itaat edendir. Mal sevgisi büyük günahların en büyüğüdür.

Bilmez misin ey Muhammed; benim yirmibeşbin tane çocuğum vardır. Onların bir kısmını alimlere, hocalara gönderirim, bir kısmını gençlere yollarım, bir kısmını meşayihe gönderirim, bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ederim. Gençlerle aramızda hiçbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla çok iyi geçiniriz. Çocuklara gelince, onları da kullanabiliriz.”

Bu anlatılanlardan, İblis’in geniş bilgi ve tecrübe sahibi olduğunu, insanı kandırmaktaki maharetinin bunun üzerine bina edildiğini anlıyoruz.

Fakat şeytan, dilediğine ipini takıp hiyanete, küfre sürükleyemez. Hz. Peygamber s.a.v.’e dilediğini hidayete götürme selahiyeti verilmediği gibi, İblis’e de istediğini azdırma yetkisi verilmemiştir. Şu halde ‘şeytan beni kandırdı’ demek doğru değildir. Bu sözü, ‘insan, çirkin işleriyle şeytanı kendine davet etti. Günah ve isyan ile şeytanı sevindirerek kol kola, el ele, iki arkadaş gibi geçinip gittiler’ diye düzeltmek gerekir.

Biz kandırılacak tavır ile isyana girdik, nefsimizin hevasına uyup, Allah’a isyankâr bir tavır takındık. İblis de bizi beğendi ve sevdi. Çünkü o kötü işimiz şeytanın kandırma işine uydu. Yoksa takva sahibi bir mümin, Allah’a ibadet ve taatta iken, şeytan onun kılına dokunamaz.