|
|
|
SEMAHLAR HAKKINDA GENEL
BİLGİ
Alevi dinsel
oyunlarını halk, ''semah, samah, zamah'' gibi yerel sözlerle
adlandırır. Semah katı kurallara sokulmamıştır. Bu, onun
değişimini ve çok çeşitli dallara ayrılmasını sağlamıştır.
Böylece çeşitli semah türleri doğmuştur.
Semahlar kentlerde kadının baskı ve peçe altında tutulduğu
dönemlerde bile kadın erkek birlikte oynanır. Bu, doğa ile
insanın zorunlu uyumundan kaynaklanır. Semahlar kökende
göçebe toplumun dinsel oyunudur. Göçebe toplumlarda ise
kadın erkek ayrımı yerleşiklerdeki gibi katı kurallarla
ayrılmaz. Doğa, kişiyi günlük yaşamın her kesiminde ve
dinsel törenlerde eşit kılar. Böylece semahlar kadın ve
erkeklerin birlikte oynadıkları oyun durumuna girer. Yalnız
erkeklerce oynanan semah türü neredeyse yok gibidir. Salt
erkeklerce oynanan semah türüne Sivas, Malatya, Tokat
çevresinde oynanan "Ya Hızır" semahı örnek verilebilir. Oysa
bu semahın da kadın erkek karışık oynandığı olur. Yalnız
kadınlarca oynanan semahlar oldukça çoktur. Karışık yapılan
semahlarda kadın ve erkek sayısının birbirine yaklaşık
olmasına çalışılır. ''Çark'' semahında olduğu gibi kimi
semahların yalnız kadınlarca oynanması kural haline
gelmiştir.
Semahlarda yerel ayrılıklar çok görülür. Bunun kökeni de
göçebe toplum yaşam biçiminin devingenliğinden kaynaklanır.
Gerektiğinde kurallar yaşam biçimine göre düzenlenir. Ya da
yeni kurallar konur. Semahların başlangıcı, oynanışı ve
bitiminde görülen bölgesel ayrılıklar biraz da buradan
kaynaklanır.
SEMAHTA KİŞİ
Semahların belli sayıda kişilerce oynanmasına özen
gösterilir. Bektaşi semahlarını anlatan kaynaklar,
semahların 2-4-6-8-10-12 kişilik öbeklerce yapıldığını
bildirirler. M. Tevfik Oytan semahın başlangıcını şöyle
anlatır:
"İlk önce dört can semaha kalkar. Bu ilk semah açılış semahı
olduğu için mürşit ve cem erenlerinin tümü ayağa
kalkarlar.'' Aynı sayılar Vahit Lutfi Salcı, Bedri Noyan
gibi yazarlarca da verilir.
Ancak Alevi semahlarının daha çok 3-5-7-9-12 kişilik
öbeklerce yapıldığı gözlenir. Gerçekten Aleviler arasında bu
sayılara çok önem verilir. Bu sayıların kutsallığına
inanılır. Bu sayılar hayırlı dualar durumunda olan
gülkbenklerde de anılır. ''Üçler, beşler, yediler, onlar,
ikiler'' den yardım ve şefaat dilenir. Son yıllarda semah
oyunlarını konu edinen incelemelerde semah oyuncularının
sayılan olarak bu sayılar gösterilir. Bizim halktan
öğrendiğimiz sayılar da çok kez bu sayıları doğrular
durumdadır.
Bu durumda semahçıların sayısında bir değişiklik söz
konusudur. Vahit Lutfi Salcı, M. Tevfik Oytan. Bedri Noyan
gibi Bektaşi tarikatının içinden gelen kişilerin böyle bir
konuda yanlış yapmış olmaları düşünülemez. Büyük olasılıkla
semahçı sayısındaki bu ayrılık. Alevi ve Bektaşi
semahlarından kaynaklanır. Bektaşilerin ve Alevlerin bir
bölümü birinci sayılarla. Aleviler ise ikinci sayılarla
semah ederler.
Ayrıca on altı kişilik, kırk kişilik ve daha kalabalık
toplulukların yaptıkları semahlar vardır. On altı kişilik
semahın oynanış biçimi başkadır. Dörder kişi karşılıklı
dizilirler. Çaprazlama oynarlar. Kırk kişilik semah ise
Fethiye Tahtacıları arasında kadir geceleri yapılır. Yeniden
doğuşu canlandıran kırklar olayının anısına dayanır. Ama bu
semahın kapalı yerde yapılması zordur. Nitekim çok kalabalık
öbeklerce oynanan Yatır Semahları da böyledir.
SEMAHTA EZGİ
Semahların ezgisi halk müziğinden kaynaklanır ve türkülüdür.
Türkü ile oyun iç içedir. Yörelere göre ezgilerde,
vuruşlarda ayrılıklar görülür. Semah ezgileri genellikle
5-7-9 aksak vuruşlu ya da çift vuruşlu havalardır. Ezgiler
genellikle bağlama ve keman ile çalınır. Vurmalı ve
cafcaflı sazlar kullanılmaz. Böylece oyunun kutsallık işlevi
korunmuş olur;
Çepniler de cemde kesinlikle on iki çalgı bulunur. Bu on iki
saz aynı türden olabileceği gibi değişik türlerden de
olabilir. Semahlar bu on iki çalgı ile çalınır. Tahtacı
cemlerinde ise en az iki, en çok on iki çalgı bulundurmak
töredir. Genelde Çepni cemleriyle Tahtacı cemleri büyük
benzerlik gösterir. Ezgi ve vuruşlarda yörelere göre
ayrımlar görülür. Sözgelimi Sıraçlar Köroğlu havası ile
semahın yeldirme bölümünü oynarlar.
SEMAHTA GİYSİ
Semah yapılırken semahçıların üzerindeki giysiler çok renkli
ve değişiktir. Daha doğrusu halkın günlük, bayramlık
giysisidir. Belli bir kalıp söz konusu değildir. Erkekler de
bacılar da temiz giysileri ile semah yapmaya özen
gösterirler. Bu giysi bacı için üçetek giyildiği dönemlerde
üçetektir. Fistan giyildiği dönemlerde fistandır. Giysilerde
de eskiye bağlılık söz konusu değildir. Kurallarda biçime
değil öze önem verilir. Biçim özü bozmadığı sürece
değişebilir.
Giysilerde yerel ayrılıklar görülür. Doğu illerinde baş açık
semah yapmak uygun bulunmaz. Bacıların başları zaten
örtülüdür. Erler ise şapka ile semaha kalkmazlar. Semah
yapacak erler başlarına mendil, poşu gibi bir şey
bağlarlar.
SEMAHA KALKIŞ
Semaha kalkışta da kimi töreler söz konusudur. Bu
töreler bölgelere göre küçük ayrılıklar gösterir. Doğu
illerinde semaha kalkmadan önce el, ayak ve yüz yıkanır. Bu
bir tür abdest işlevindedir. Kapalı yerlerde yapılan
semahlar yalınayak oynanır.
Cemde semahlar başlayacağı zaman semahçılar kendiliğinden
semaha çıkarlar. Herhangi bir üşengenlik, çekingenlik olursa
belli kişiler toplumun üstelemesi ile kalkarlar. Genelde
semaha kalkmak bir onur sayıldığından böyle üstelemelere
karşı direnilmez.
Anadolu'nun çeşitli yerlerinde cemde ilk semah yapılacağında
önce semahçılar dedeye niyaz ederler. Bu nişanın çeşitli
bölgelerde değişik biçimlerde olduğu görülür.
Denizli'de er, bacının önünde niyaz eder. Bacı ise sağ
elinin parmaklan sol elinin parmakları üzerinde olarak niyaz
edenin sırtına hafifçe dokunur biçimde ona niyaz eder. Bu
semah iki kişinin oynadığı bir semahtır. er ayağa
kalktığında saz yavaş yavaş ve tatlı kıpırdanışlarla semahı
başlatırlar. Kuşkusuz saz ve söz semaha eşlik eder. Bacı bir
elinin avucu ile öbür eline tempo tutar. Er kollarını yana
açmıştır, bileklerinden başlayarak uygun biçemde kollarını
oynatır. Böylece de tempoya uyar. Bunu eşit adımlarla sazın
ve sözün vuruşlarına uygun olarak semahçıların oyunu
sürdürmeleri izler. Er ile bacı arasındaki aralık sürekli
korunur.
Erzincan-Maraş yöresinde semaha kalkan er semah başlamadan
bacının elinin içini öper. Ama bu törenin yaygın biçimi
bacının erin sağ omzuna niyaz etmesi biçimindedir. İç
Anadolu'da Sivas'tan Toroslara değin geniş alanda semahlara
böyle başlanır.
Kimi bölgelerde semaha erbacı selamlaşması ile başlanır.
Antalya Alevilerinin bir bölümünde bacı, erin göğsüne bir
şedde bağlar. Elmalı'nın Tekke köyünde bu şedde bağlandıktan
sonra bacı secdeye varır.
Kimi bölgelerde ilk semah yapılacağı zaman dede ve tüm cem
erenleri topluca ayağa kalkarlar. Semahçılar gelip dedenin
önünde niyaza dururlar. Niyazdan sonra dede ve cem erenleri
yerlerine otururlar. Dede bir gülbenk okur. Semaha böylece
başlanır. Bundan sonraki semahlarda ayağa kalkılmaz.
SEMAHTA FİGÜR
Semahlar kökende değişik ve güzel figürlere dayanır.
Figürlerin zenginliği ve güzelliği semahların en üstün
yanlarından biridir. Kökende dinsel görünümde halk oyunu
olmalarına karşın kimi ilkelerle öbür halk oyunlarından
ayrılırlar. Semahlarda bireyin bağımsızlığı ana ilkedir.
Hiçbir semah türünde hiçbir biçimde oyuncular arasında el
ele tutuşulmaz. Her semahçı kendi içinde bağımsızdır.
semahlarda bağımsız birimlerin bütüne uyumları söz
konusudur.
Semahlar iki ana figüre dayanır. Bunların başında kuşun
uçuşunu andıran kolların aynı anda kalkıp inişi figürü
gelir. İkincisi yürüyüş ve ayak figürüdür. Bunlar arasında
da bir uyum vardır. Semahlarda kol ve ayak figürleri dışında
vücudun başka bölümlerinin figürleri bulunmaz. Müziğin
akışına göre bunlar ivedi ya da yavaş biçimde uyumlu olarak
hareket ettirilir. Bu, uzun bir vücut eğitimi isteyen bir
uğraştır. Öbür halk oyunlarında olduğu gibi semahlarda da
çocuklukta başlayan bir öğrenme olayı vardır. Kişi
başlangıçta izleyicidir. Belli bir yaşa değin semahları
izler. Sonra ''gençler'', "gönüller'' semahı denen semah
türü ile oyunun içine girer. Bu, alıştırma daha doğrusu
çıraklık dönemidir. Kişi daha sonra oynayış yeteneğine göre
öbür semahlarda yerini alır.
SEMAH SÖZLERİ
Semahlar Türkçe sözlü deyişlerle oynanır. Bu deyişler
gizemci halk yazının ürünleridir. Hemen her dönemde Türkçe
egemenliğini korumuştur. Başta Hatayi olmak üzeri Pir Sultan
Abdal, Kaygusuz, Nesimi gibi ozanların deyişleri semah sözü
olarak türküleşmiştir. Usta halk ozanlarının dizelerinde
Türkçe bir kuyumcu ustalığı ile işlenmiştir. Coşkun ve içli
bir şiir geleneği ortaya konmuştur. Sonra on1arıizleyen
birçok yerel ozan ortaya çıkmıştır.
Semah deyişlerinin bir bölümü doğrudan semah sözü olarak
yazılmış olmalıdır. Halk ozanlarının yaklaşık olarak tümü
bağlama çalar. Bu nedenle aşık sözü halk arasında "ozan,
bağlama çalan ve türkü söyleyen" gibi geniş anlam içerir.
Halk ozanlarının büyük çoğunluğu bu üç yeteneği birlikte
taşımışlardır. Böylece kimi ozanların doğrudan semah sözü
yazmaları ve türküleştirmeleri doğaldır.
Dinsel özle beslenen türküler kimileyin belli kuralları,
inançları anlatır. Kimi kez ise sevgiyi dile getirir.
Kökende sevgi ana konudur . Öbür konular sevgi ekseni
çevresine sanılmıştır. Böylece bu dizelerde türkü yolu ile
öğütler verilir. Birlik çağrıları yapılır. Sözler dinsel de
olsa, dindışı da olsa hep yaşama sevinci doludur,
coşkuludur. Semahlar yaşamı kucaklayan türkülerdir. Gerek
içerikleri, gerek müzikleriyle öbür türkülerden ayrılırlar.
Başka bir bütünlük oluştururlar.
Dinsel çarpıcı sözler çevresinde birleşilmiştir. Bu sözlerin
ardında yüzyılların acıları, başkaldırıları yatar. Nitekim
dinsel tören olan cemlerde söylenen tevhitler de aynı
işlevdedir. "Tevhit" sözü birlik. birleşme anlamındadır.
Bunlar coşku yüklü çağırışlardır. Bütün içinde semah ve
tevhitler oyun ve türkü aracılığı ile bir olmayı, birliği
amaçlar. Kimi sözcüklerin müzik ve yinelemelerinden
yararlanılır.
Semah sözlerinde de yörelere göre değişiklik vardır. Müzik
ve türkülerde de sürekli değişik gelirler. Çeşitli yörelerde
yeni semah sözleri doğar. Yeni semahlar gelişir. Törenlerin
yaşadığı sürece bu değişme ve gelişmeler sürer. Bu durum
yaşamın değişken olmasından kaynaklanır. Çeşitli yörelerde
semah sözlerinin değişik ezgilerle ve vuruşlarla
çalındıkları olur. Semah sözleri ile müzik birbirine
uygunluk gösterir.
SEMAHIN ORTAMI
İlke olarak semahlar dinsel tören olan "cem" ya da
"görgü, görüm" de yapılır. Kutsal inanç bütünün bir
birimidir. Salt oyun işlevinde algılanmaz. Semaha kalkıştan
oturuşa değin tüm kurallar yörelere göre kimi ayrılıklar
gösterse bile, belirlenmiştir. Bu kurullar yerine
getirilmeden semah dönülmez. Her işlem zincirin bir
halkasını oluşturur.
Semahların yapıldığı yerlerde etkin bir sıkıdüzen egemendir.
tüm görgü töreni boyunca olduğu gibi semahlar süresince de
gürültü yapılmaz. Ayrıca semahlar çalınıp söylenirken sigara
kullanılmaz. bir şey yenip içilmez. Diz üstü ya da bağdaş
kurulup oturulur. Gürültü edenler, uygun olmayan davranışta
bulunanlara çeşitli cezalar verilir. Bu cezanın biçimi
dedenin ve toplumun kararına bağlıdır. Ceza olarak, toplum
için yiyecek, içecek gibi bir şey aldırılabilir. Kişi bir
süre törenden dışarı atılabilir. Ceza verme konusunda da
yerel ayrılıklar vardır. Doğuda suçlunun eline bir kova
verilir, bir süre bir kıyıda bekletilir. Sivas-Malatya
yöresinde dara çekilir. Kişinin suçu ağır olduğunda asa ile
vurularak cezalandırıldığı olur.
Alevi dinsel törenleri "Görgü'', "Muhabbet cemi" ve ''Abdal
Musa" olmak üzere üçe ayrılır. Görgü cemi yıllık dinsel
törendir. İnanca göre bir yıl içinde yapılanların hesabı
verilir. Muhabbet cemleri herhangi bir fırsat nedeniyle bir
araya gelindiğinde yapılan cemlerdir. Abdal Musa ise
görgülerin sonunda ya da görüm yapılmadığı yıllarda tüm
toplumu birlikte tutmak amacıyla bir akşam içine sığdırılan
dinsel törenlerdir.
Semahlar muhabbet cemlerinde cemin sonuna doğru yapılır.
Muhabbet toplantısının sonunda tüm er ve bacılar semaha
kalkar. Birinci deste okuyucuları mürşidin iki yanında,
ikinci deste okuyucuları onların karşısında, üçüncü deste
okuyucuların tören odasının sağ ve sol yanında yer alırlar.
Birinci deste deyişin ezgisini okur. İkinciler bu ezgiyi bir
üçlü aşağı ve yarım ölçü sonradan başlama üzere çok sesli
biçimde yineleyerek izlerler. Parçanın sonundaki "la"
sesinde birleşirler. Birinci bölümün yinelenmesi ve ikinci
bölümün okunması da bu biçimde söylenerek sürdürülür. Bu
okunuş sırasında yanlarda duran üçüncü destedeki kişiler
notadaki seslere ''Ya şah-ı Velayet'' diye tempo tutarlar.
Orada semah yapanlar da ezginin ve bağlamanın vuruşlarına
uygun biçimde ''Ya Şah.. Ya Şah'' diye çağrışırlar.
Görgü cemlerinde belli aralıklarla semah yapılır. Ancak
bunlarda da bir sıra izlenir. Önce tören başlar. Çerağ
uyandırılır. Aşıklar sazlarına sarılıp bir iki deyiş
okurlar. İlk semah bundan sonra cemi yöneten dede ya da
babanın izni ile yapılır. Önce ağır ve yavaş hareketli
semah deyişleri ile başlanır.
Semahları cemden ayrı düşünmek ve incelemek yanlıştır. Gerek
Aleviliğin kutsal kitabı Buyruk'ta; gerekse halk arasında
semah on iki hizmetten biri olarak sayılır. Ancak zaman
akışı içinde semahların oynandığı ortamda da bir yumuşama
olmuştur. Giderek dede katında yapılan toplantılarda da
oynanmaya başlanmış, bunu daha geniş eğlentilerde oynanması
izlemiştir. Katı kurallara girmeyen Alevi toplumu ''dinsel
ortam'' kuralında da direnmemiştir. Mutlu günlerde,
eğlencelerde bir banş şöleni gibi, barış sevinci içinde
yapılır olmuştur. Topluluğu daha canlı, daha neşeli
tutabilme işlevini üstlenmiştir. Günümüzde düğünlerde bile
oynanmaktadır.
SEMAHTA DÜZEN
Semah oyununa önce yavaş hareketli semahla başlanır. Bu
genelde oyunların yaygın kuralıdır. Yavaş oyun, bir giriş
bir ısındırma amacı güder. Ardından ivedi hareketli bir
bölüm gelir. Semahlarda da bu kural geçerlidir. Semahlar
genellikle ''ağırlama'' ve ''yeldirme'' bölümleri olmak
üzere iki bölümden oluşur. Doğal olarak ilk semah
ağırlamadır. Kişinin oyuna hazırlanması amacı güder. Söz ve
ezgi bu ağırlamaya göre seçilmiştir. Hareketler de bu düzene
uygundur.
Ağırlama cemde ayak kesilmeksizin yapılan ilk semah olarak
tanımlanır. Ağırlamada erler kollarını sağa sola hareket
ettirirler. Bacılar kollarını omuz düzeyinden daha yukarıya
kaldırmamak üzere aynı hareketi yan tarafa doğru yaparlar.
Söz ve ezgiye uygun olarak ayaklar ileri geri atılır.
Semahlar konusunda yaptığım araştırmalarda genellikle
Semahtan bahsederken ''oyundur", ''oynanır'' gibi
sözcüklerde karşılaştım. Kendisinin kitabından faydalandığım
Sayın Yazar Fuat Bozkurt'ta semahlar konusunu anlatırken
oyun, oynanır, semahçı gibi sözcükler kullanmıştır. Bana
göre aslında bu sözcükler yerine icra edilir, dönülür ve
semazen sözcüklerinin kullanılması daha uygundur.
Semahlar dinsel nitelikler taşıdıklarına göre diğer halk
oyunlarından ayrılmalıdırlar. Alevi toplumunda kesinlikle
''Semah oynama'' veya "Semah oyunu'' gibi terimler
kullanılmaz. "Semah dönme'' veya "dönülür" gibi sözler
kullanılır.
Semahların oyun mudur? değil midir? konusunda Sayın İbrahim
ÖZER (İbrahim Dede) şöyle düşünüyor:
İnsanlar maneviyatta ve tasavvuf ilmine göre basamaklarla,
inanarak ve inandıkları o güçle Allah'a varmayı düşünürler.
Bunu şu şekilde tarif edebiliriz.
1. Şeriat Kapısı 2 .Tarikat kapısı
3. Marifet Kapısı 4. Sırr-ı Hakikat Kapısı Semah'ın tarifi
şöyle
düşünülebilir. Şeriat kapısında yani birinci basamakta adı
geçen semah bir folklor oyunu olarak düşünülür ve her
yörenin kendine has figürleriyle icra edilir.
Tarikat kapısında, yani ikinci kapıda semah, gerek
Alevilerde, gerek Mevlevilerde, gerek Kadirilerde, gerek
Nakşibendilerde yapılan ibadetin bir nevi, bir bölümü olarak
düşünülebilir. Aleviler bu semahı bağlama eşliğinde
yaparlar. Mevleviler bendir eşliğinde yaparlar, Kadiriler
ve Nakşibendiler davulbazlar eşliğinde yaparlar.
Üçüncü kapı ve üçüncü basamak olan marifet kapısında semah,
ilahi bir aşkın vermiş olduğu bir iksirdir. Bu aşk
geldiğinde o insan sokakta bile dönebilir. Ve hiç bir
çalgıya ihtiyaç görmeksizin demircinin demire vurmuş olduğu
tempoyu dahi kendine bir müzik kabul ederek o aşka ve meşke
kendini kaptırır ve böylece 4. kapı olan Hakikat kapısına
yol bulduğuna inanarak kendisini tatmin etmiş olur.
Henüz birinci basamakta olan kişiler için semah bir oyun
sayılabilir. Çünkü burada kişi henüz çıraklık dönemindedir
ve ibadet olayının içine girmemiştir. Bir nevi acemilik
dönemidir. Tarikat kapısına gelince semah oyun olmaktan
çıkar. Çünkü kişi Semahın ibadetin bir parçası olduğunu
anlamıştır ve bunu ibadet amacıyla yapmaktadır. |
| |